Deprem, Türkiye’nin bir gerçeği olsa da her seferinde yıkım yaşadığımız bir gerçek. Kabul edelim Japonlar üzere oturduğumuz yerde çök kapan yapamıyor, itidalimizi koruyamıyoruz. Nedeni de yapılarımıza olan güvensizliğimiz. Can havliyle panik halinde hareket edilmesi de kayıpları artırıyor. 3. gününde olduğumuz Kahramanmaraş zelzele felaketinde binlerce vatandaşımız öldü, binlercesi yaralı, kurtulan milyonlarsa hasarlı yapılara giremediğinden sokaklarda ve bölgede hava sıcaklığı eksilerde. Bölgede yaşamayıp zelzeleden etkilenmeyenler bu şartları düşündükçe hayatına devam ettiği için suçluluk duyuyor.
Büyük bir yıkım olan bölgeden gün geçtikçe gelen haberler yürekleri dağlarken,
Günlerdir sarsıntıdan etkilenmeyen bölgelerde boğazında yumru, burnunda sızıyla yaşayanlar,
Hava kuralları ağırlaştıkça, saatler geçtikçe daha da makûs hissetmeye başladı.
Hele ki bölgeden gelen imgeler felaketin boyutunu gösterirken,
Bir de travmayı artırıyordu.
Çaresizliğin etkilemediği insan yüreği kalmazken,
Yemek yemek, su içmek dahi utanç halini almaya başladı.
Bu felaketin de ruhsal olarak
Etkilerini atlamak vakit alacak üzere görünüyor.